Yumuşak ve güleryüzlüyüm.
Mesela markette kasada görevli benimle konuşur. Bazen yaşadıkları zorlukları anlatırlar, halimi hatırımı sorarlar.
Sert görünen kişilerden genel olarak bir çekinme hali oluyor insanların.

Soğuk. Buzdolabı derler böylesi daha iyi

Sanırım yumuşak yüzlüyüm. Çünkü beni yeni tanıyan bi insan bile "sen öyle bı şey yapmazsin" "öyle biri değilsin " ben yaparım mesela" gibi cümleler kullanıyor. Kastedilen konular işte insanlara cevap vermek, çirkef olmak gibi konular ama ben bu durumdan rahatsız oluyorum. Nasıl beni böyle çözüyorlar, yumuşak yuzlulugun belli kodları var ve ben hepsini uyguluyor muyum ister istemez. Bir de bütün duygulara da sahibim öfkem de var kin de tutarım. Haksizliga uğramayı da kaldiramam. Ama insanların beni duygusuz saf iyi biri gibi veya hakkımi savunmayacak biri gibi veya nazik olmamın suistimale açik anlamına gelen biri gibi beni algılamasından sıkıldım.

Yumuşak yüzlü algılanmayan insanlar neden öyle algılanıyor ben de bunu merak ettim şimdi.

Görgü kurallarına uyarım. Teşekkür ederim. Çok konuşan bı insan değilim. Küfür ve argo kullanmam. Çabuk sosyalleşemem. Bir sorun yaşarsam olay çikartarak değil doğru ve düzgün iletişim kurarak çözmek isterim. Olayları abartan biri değilim. Soğukkanlı bir yapıl vardır. Ama içten içe de çok yoğun duygular yaşarım.

Aklıma gelen bazı özelliklerim huylarım bunlar. Ama insanlar benle çok vakit geçirmese de buna vurgu yapan bir şeyler söylerler ve ben off yine mi böyle algılandım diye üzülürüm. Çunku onlarin kastettiği "güçsüz biri" gibi bir mesaj algılıyorum.

Çok yumuşak yüzlü, uysal zannediliyorum ama değilim ve insanlarda bu hayal kırıklığı yaratıyor.

Yumuşak yüzlü olmak bu ülkede kötü, başka ülkeleri bilmiyorum.

Yumuşak ve güleryüzlüyüm ama saygısız bir tavırla karşılaştığım zamanlarda kesinlikle kişiye çok güzel haddini bildiririm.

öyleyim ve bunun zararlarını cok yasıyorum

Yumuşak yüzlüyüm. Sevimli ve sempatik bir görünüşüm olduğu için insanlar beni kolay yönlendirebileceklerini ya da iyi niyetimden faydalanabileceklerini düşünürler. Damarıma basıldığında tam bir şirret olabiliyorum oysa ki.

Ben seviyorum ama böyle olmayı, benden beklemedikleri tepkiyi gördüklerinde insanların yüzündeki şok ifadesi hoşuma gidiyor

Hem gayet yumuşak yüzlüyüm hem de istediğim an bakışlarımla herkesi yıldırabilirim. Aşağıda biri "açılın ben yaşlı ve şişmanım" demiş, Allah'tan ben de öyleyim. Yoksa hiç çekilmezdim. (Bu yaşa gelene kadar bu hale geldiğimi de ekleyelim, insanoğlu şaşırmasın, ilk oeta lise üniversite sürecinde hiç böyle biri değildim, sonradan oldum).

yumuşaklı yüzlü olunca suistimal etmeye çalışıyorlar, adamına göre muamele yapıyorum, mesafeli ve sert olunca kimse suistimale yeltenmiyor ama o da benim doğama ters o ayrı. insanlar yoruyor...özellikle ticaretle uğraşırken büyük sıkıntı, nazik ve yumuşak yüzlüyse

sert mizaçlı ve güler yüzlüyüm. asabiyim ve aynı zamanda dışarıdan minnoş sevimli bir auram var.

Yumuşak yüzlüyüm, bunun zararlarınıda çekiyorum. Millet sert ve soğuk kişilerle mesafeli ve saygılı konuşurken. benimle farklı konuşuyorlar. Bazen insanlar bana yaklaşırken dik dik bakıyorum suratklarına artık. Bu ülke insanı adamı çıldırtır.

yumuşak yüzlüyüm ve kötü niyetli olmasalar da, insanlar bunu suistimal edebiliyor.

Türkiye gibi, sırada beklerken bile kaynak yapan var mı yok mu diye sürekli alarmda olman gereken bir ülkede tabii ki her şey gibi bu da bir 'açık' olarak görülür ve suistimal edilir.

Naçiz gözlemim, yurt dışında insanlar çok insansever olmasalar da tanımadıkları insanlara karşı güleryüzlü ve kibar davranıyorlar çünkü bu bir görgü kuralı ve toplumun hayat standardını yükseltiyor. Bizde ise dünyanın en iyi kalpli insanı bile tanımadığı insanlarla mubatap olurken somurtmak zorunda çünkü nezaketi ve güleryüzlülüğü acizlik ve ahmaklık zanneden çok ayı var.

Şunları da uygulamanız gerekebilir: www.sosyalmedyakafe.com

Teşekkür ederim.

erkek olana kadar kız çocuğu yapılıyor. Dolayısı ile kız çocuğu sayı olarak daha fazla olur.

değişkenlik gösterir. kesin bir şey söyleyemeyiz. 5 kızın ardından 1 erkek doğabileceği gibi, ilk çocuk erkek de olabilir.

iki aile düşünelim. birinin erkek çocuğu olsun ötekinin kız çocuğu. kız çocuğu olan ailenin yeniden kız çocuğunun olma olasılığı %50x%50= %25 üst üste kız çocuğunun olma olasılığı, giderek düşüyor. diğer ailede zaten bir erkek çocuk vardı, kız sayısının erkeği geçmesi için bir kız çocuğu daha lazım ki bu düşük ihtimal (%25). bana erkek daha fazla olur gibi geliyor.

bence de erkek.

erkek olamaz çünkü %50-%50 oranda olan bir evrende erkek oranı en fazla %50 olur, 51 olmaz.
çünkü erkek olursa daha doğum olmaz.
ama erkek olmazsa kız çocuğunun sayısının devamlı arttması kaçınılmaz olacaktır.
dolayısıyla kız çocuk daha fazla olur.

her ailede 1 erkek çocuk var. kız birden fazla olabiliyor. kız çocuklarının sonsuza gitme şansı var ama erkek çocuklarının yok. dolayısı ile kızların sayısının daha fazla olma şansı daha büyük.

ben de şöyle düşünüyorum
yapılmayan çocuklar da kız erkek oranı eşit olacağına göre,
hiç bu kural olmasa kız erkek eşit oranı eşit olacağına göre,
yine eşit olur kız erkek oranı.

arkadaslar aylak bakkal modunda soyle bir spreadsheet yaptim:

buna gore erkekler her zaman daha fazla oluyor:


www.fileserve.com


dosyaya bakan cozecektir ne oldugunu::

Hesabımı yaptım %50 çıktı.

daha farklı bir cevap vereyim ben. bir kaç grafik görmüştüm. bu grafikler 2. dünya savaşına katılan ülkelerin savaşa katılmadan önce, savaş bittikten sonra ve savaş bittikten 5-10 yıl sonraki kadın erkek oranlarını gösteriyordu.

Savaşa katılmadan önce kadın-erkek oranlarında maksimum %3lük bir fark var. Genellikle erkekler fazla. (erkekler savaşıyor, ölüyor, öldürüyor vs.) savaştan sonraki grafiklerde ise erkekler %35, kadınlar %65 gibi sonuçlar çıkıyor doğal olarak. İşin güzel kısmı şu; en fazla 10 yıl içerisinde grafikteki ülkelerin çoğu kadın-erkek oranını ya eşitliyor, yada erkek oranı yine %1-2 civarı üste çıkıyor. (yine %1-2 lik kadın nüfusunun fazla olduğu ülkeler mevcut ama bir kaç tane)

bildiğim kadarıyla bebeğin cinsiyeti için %50lik oranlar söz konusu. ama evren / doğa / tanrı bir şekilde eşitliyor.

tüm bunları göz önünde bulundurarak söyleyebilirim ki bahsettiğiniz toplumda oran %50-%50 olurdu.

www.fileserve.com adresindeki dosyada olay iyi analiz edilmiş. Sanırım tatmin oldum.
100 ailelik bir toplumda:
50 aile tek erkek çocuk yapacak: 50 E
25 aile 1 E 1 K çocuk yapacak: 25 E 25K
12,5 aile 1E 2 K yapacak: 12,5 E 25 K
6,25 aile 1E 3 K yapacak: 6,25 E 18,75 K
3,125 aile 1E 4K yapacak: 3,125 E 12,5 K
1,5625 aile 1E 5K yapacak: 1,5 E 7,5 K
0,78 aile 1E 6K yapacak: 1E 4,5 K
...

yani bu toplumda 99 erkek (x sonsuza giderken 100 erkek) 94 civarı kız çocuk olacak.
Evet erkekler daha çok. Sanırım X sonsuza giderken de erkek çocuk sayısı kız çocuk sayısından daha çok. Kafa yoran herkese teşekkür ederim.

32 aile olsun
16 ailenin ilk çocuğu erkek diğer 16 kız
16 ailenin
8inin 2. çocuğu erkek diğer 8inin kız
8 ailenin
4ünün 3. çocuğu erkek diğer 4ünün kız
4 ailenin
2sinin 4. çocuğu erkek diğer 2sinin kız
2 ailenin
1inin 5. çocuğu erkek diğer 1inin kız
geriye kalan tek ailenin 6. çocuğunun erkek olma ihtimali %50 kız olma ihtimali de %50.
sonuçta 31kız 31 erkek.

şimdi biraz matematikçi gibi düşünüp aile sayısına x diyelim
ilk çocuklarda x/2 ailenin 2. çocuklarda x/4 ailenin y. çocularda x/ebenin ailenin erkek çocuğu oluyor bunların toplamıda toplam erkek nüfusu.
kızları düşünürsek gene aynı sayıların çıktığını göreceğiz. buradan da eşit olduğu kanısına varabiliriz.

ha şu var ki benim matematiğim baya bir kötüdür.

take on üstlenmek sorumluluk almak anlamına gelir ama cümleye göre $öyle bir anlam olabilir

peter schilling'in major tom'un hikayesini oku,bir çok uzayla ilgili alman kelimesini öğren.yani ben böle bi$i olarak çevirirdim bunu.

"take on" kalıbı değil buradaki

peter's take / on the tale of.... yani kalıp halinde kullanım değil. buradaki anlamı peter'in bu konudaki yorumu, görüşü, bakış açısı vs.

Yani "Peter Schilling'in Büyük Tom masalına yaptığı yorumu keşfederek uzayla ilgili bir sürü Almanca kelime öğren" gibi bir şey.

vermez büyük ihtimal. koleksiyon yap gitsin. ya da turistlerin bol olduğu yerlerde dükkanlardan bunla alışveriş yapabilirsin sanırım.

veriyolar fakat kağıt la aynı değerde olmuyor anca 2 3 tl alırsın..

kapalıçarşı tarafından kartpostal alayım dedim ama gereksiz buldum.:) hakikaten bozuyorlarsa iki üç lira sorun değil ya nasılsa yerden buldum alırım parayı, ama gerçekten veriyorlar mı o 2-3 lirayı?

nerdesiniz bilmiyorum ama kadiköyde birçok döviz bürosunun yanında bide bozuk para bürosu gibi bişey var bozuyorlar gerçekten ben çok bozdurdum ama pişman oldum yurt dışından gelen yakınınız felan varsa onlara verin daha hayırlı yada bazı marketlerde geçiyor öyle harcayın..

bakkalları falan kafalamaya çalışın. 4 milyonluk alışveriş yapın.

burger king mc donalds gibi yerlerden bi şey alırken kullanabilirsin:D o günki kurla cevirip kabul etmek zorundalar :)

1 euro karşılığını alırsınız yani 2 tl 10 kuruş falan. Madeni paralara değerlerinin yarısı tutarında ödeme yapıyorlar.

@zozjotejmnk, tam isabet ben de kadıköy de oturuyorum, o zaman en iyisi yarın gideyim, sorayım kafama yatarsa veririm, olmazsa bir turist kıza çay ısmarlarım artık:)

İki tane 1 Euro şeklindeyse Beşiktaş çarşıda Eren döviz ya da onun karşısındaki döviz bürosunda bozmayı deneyebilirsin. Ben zamanında madeni 1 sterlin bozdurmuştum zira... Euro da ihtimal dahilinde...

sakın harcama bu parayı. eğer olurda ilerde yolun avrupaya düşerse bir mahalle bakkalından sakız alırsın

çok eskiden bi kaç turistin bana verdiği 8.5 bozuk para olan eurolarımı bugun bozdurdum.ve 8.5 tl aldım.yani euro 2 milyon,17 milyon almam gerekirken 8.5 lira verdi döviz bürosu.bozuk para olan eurolar 2 katı değer etmiyor yani.

sunset restoran vardı, iş bakasının sirasinda. soba ile ısınan, salaş, orta kalite bir yerdi. balık filan yapılıyordu.

Dalgakırana giderken sağda İyot restoran var. Üst kapı komple cam ve manzaralıdır. Balık restoranı. Fiyatları öyle süperdir diyemeyeceğim tabi ama idare eder.
Bir de Maraşlıların bir et lokantası vardır Şile'nin çarşısında.

iyotun yeri güzeldir fakat kazıktır. sunset de ögrenciyiz diye kazık sokmustu sizi sivil görünce ne yaparlar bilmiyorum..

simdi benim tavsiyem limana demir atmıs bi tekne var, adı Papalina, sobayla ısınıp balıgını, rokanı, rakını yiyosun, fiyatları gayet makuldur, ortamı da sıcaktır.
çarsının icindeki restorantları, kebapcıları tavsiye etmem dogumgünü yemegi icin şık kacmayabilirler, zaten akşam 8 dendimi kapıyoruz diye gözünüzün icine bakarlar :)

o gün konaklaycaksanız da Degirmen Otel'i tavsiye ederim. haftasonu oldugu icin pahalıdır ama gecelik fiyatları, vazgectim. gerci deger o paraya, cünkü diger otellerin ne olduklarını 5 yılda biz çözemedik..

ertesi gün de kahvaltınızı Koskos adlı yerde yaparsanız mis olur. böyle tam deniz manzarasının karsısına gecip afiyetle ediyosunuz kahvaltıyı, müthis, tuzludur ama.
manzarayı napıyım diyosanız ve şöyle kallavi bi kahvaltı istiyosanız eski şile yolundan indiginizde İkinci Bahar var, süper köy kahvaltısı verir, doyarsınız 10ytl verir geri dönersiniz.. belki bu sene 15 olmustur, hadi bilemedin 20.

iyi eglenceler :)

Fener Motel'de kaldım Ağlayan Kaya'nın hemen dibinde. Oldukça otantik bir yerdi. Tek katlı, aheşap, eğik çatılı. Tekne teklifiniz için teşekkür ederim. Dediğiniz gibi gerçekten süper bir balıktı.

Hatta gelmişken bir de Ağva'ya uğrayalım dedik ama 1-2 esnafını görünce teknede balık keyfi için tekrar Şile'ye girdim.

:)

en başlarda ben de senin gibi yapiyodum, hatta şarj dolunca pili çıkartıp elektrikten çalıştırıyodum, ama her ne yaparsam yapayım pilin ömrü azalmaya başladı. ben de duyduğum "o pil voltaj değişimlerine karşı laptop'a bir bariyer görevi görüyor, harddisk'in falan zarar görmesini engelliyor" söylentileri üzerine pili çıkarmamaya başladım hatta arada kafama göre ordan oraya taşırken falan bile şarjı umursamamaya başladım ama hiç bir şey değişmedi.

hurafe bunların hepsi sanırım, pil ömrü hep azalıyo.

Ya pilin zaten bir ömrü vardır. 1.5 senedir kullandığım laptopumun pili sürekli elektrikte kullanılmasına rağmen %96 kapasitede görünüyor mesela. Bu da beni rahatsız etmiyor çünkü biliyorum ki 2-3 seneden sonra hala aynı pili kullanabilmek bile mucize olacak. Ne yapacağım gidip orjinal ya da yan sanayi bir pil alıp takacağım ki gerekliyse. O da o zamanki mobilite ihtiyacıma bağlı olarak değişir. 1.5 senedir anladığım o ki pek elektriksiz ortamda kullanmıyorum ben bu aleti ;) Genelde de herkes için böyledir diye düşünüyorum artık kimse pilde kullanmıyor gittiğimiz yerlerde sunumlarda falan hemen bir priz aramıyor muyuz :)

şimdi bence hiç kasma üzerinde pili takılı olarak elektriğe bağlı kullan neden dersen şimdi pil bir tür tampon/ups görevi görmekte pilin ömrü belli biterse değiştirirsin alırsın yenisini ama bizim ülkemizde voltaj bayağı dalgalı ne olduğunu anlamadan alet yanar gider mazallah. ha ömrünü bir nebze korumak için ne yaparsın belli günler tamamen bitirsin pilini sonra tekrar bağlar kullanırsın sarj edersin ama dediğim gibi hiç kasma pil de takılı olsun üstünde elektriğe de bağla 3-5 kuruşluk pil için 20 kuruşluk makineden olma

ben önceki laptopta pili hiç çıkarmadım. pil boşaldıkça prize taktım. sonra pil 30dk dayanmaz oldu. yalama oldu yani. şimdiki laptopta ise pili hiç takmadım. poşetinde duruyor. 1 yıldır elektrikle kullanıyorum. gittiğim yerde de prize takıyorum zaten.

Bir bilge görüşü de şöyle: ilk bir hafta sıfırlayıp doldurma (geceleri dahi elektriğe takılı bırakma) usulü kullan. Ondan sonra hep elektriğe bağlı kullan ama 2 haftada bir sıfırlamayı da ihmal etme.